YILMAZ BİLGEN – Suriye’de küresel güçlerin de dâhil olduğu 14 yıllık savaşın gidişatı, Ankara’nın diplomasi ustalığı ile değişti. Türkiye gazetesi, coğrafyanın geleceğini değiştiren sürecin arka plan bilgilerine ulaştı.
Muhaliflere Şam yolunu açan olaylar dizesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Rusya lideri Vladimir Putin’i, 2017 yılında mutabık kalınan ve 2019-2020 döneminde yüzde 70 oranında ihlal edilen dört farklı bölgeden oluşan çatışmasızlık alanlarının; özellikle İdlib-Serakıb-Maaret en-Numan ve Daret İzze-Ayn Cara-Gubdan Cebel-Dane aksında statü değişimi konusunda ikna etmesiyle başladı. İran’ın İdlib-Halep aksına yaptığı asker, silah sevkiyatı ve milis yakınlarını yerleştirmesi; temas noktaları ile birlikte cephe gerisinde kalan sivillere dönük bombardımanları da artırdı. Bu gelişmeler üzerine HTŞ kanadı ekim ayında operasyon startını verme kararı aldı. Ankara, şartların olgunlaşması için iki defa Halep operasyonunun ertelenmesini sağladı. Rusya’nın karadan ve havadan bombardıman ihtimalinin ortadan kalkması ile yeşil ışık yakılan HTŞ, ilk temas hatlarında yaşanan büyük bozgunla birlikte 21 gün olarak belirlediği Halep’i kuşatma planını revize ederek üç günde Halep önlerine geldi. Halep’i alan ve Hama aksında ilerleyen muhalifler, Humus önlerine geldiğinde Ankara, tarihin en önemli diplomasi trafiğine sahne oldu. Bir yandan Rusya ile yoğun görüşmelerde bulunan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan diğer yandan Körfez ülkeleri, İran, ABD ve Avrupalılarla da sıkı temas trafiği yürüttü. Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde kurulan yoğun diplomasi ağı, Doha görüşmeleri ile yeni bir boyut kazandı.
ARKA KAPI DİPLOMASİSİ
Muhaliflerin Humus’a girdiği günlerde Şam ve Orta Doğu hattı ile ilgili uluslararası aktörler de harekete geçti. Bu vasatta MİT’in arka kapı diplomasisinin de sürece büyük katkısı oldu. Şam’ın geleceğini tayin eden nihai adım ise 6 Aralık’ta başlayan Doha görüşmeleri oldu. Hakan Fidan burada Rus mevkidaşı Sergey Lavrov’a Şam’da değişimin kaçınılmaz olduğunu ve Moskova’nın Suriye halkının iradesine müdahil olmamasını istedi. Rus tarafı Lazkiye ve Tartus’taki askerî varlığını ve Esad yönetimi ile yaptığı çok boyutlu anlaşmaları öne sürerek kazanımlarının yok olma endişesini dile getirdi. Fidan-Lavrov görüşmesinde, Rus bakanın Esad’a yönelik endişelerini de paylaştığı bilgisine ulaştık. Rejimin askerî motivasyonunu tamamen kaybettiğini belirten Lavrov ayrıca Esad’ın siyasi tutarsızlıklarından yakındı, rejimin yolsuzluk konusunda doymaz bir nitelik kazandığını ifade etti. Fidan, Lavrov’a Suriye konusunda Esad merkezli tek seçenek ısrarından vazgeçmeleri, kurulacak yeni Suriye’de Şam-Moskova arasında köprü olma vaadinde bulundu. Aksi durumda Suriye’yi tamamen kaybetme ihtimalinden bahsederek Moskova’nın tutumunun değişmesini sağladı.
İKİ PRENS İSTEMEDİ
Diğer yandan BAE ve Suudi Arabistan, Şam’ın böyle bir oldubitti ile düşmemesi gerektiğini ileri sürerek Rusya Devlet Başkanı Putin’le özel bir görüşme gerçekleştirdi. Rus uçakları ve gemilerinin bu yürüyüşü durdurmasını isteyen BAE Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed ve Suudi Prensi Muhammed bin Selman’a Putin’in cevabı “Biz 2015’teki durumda değiliz. Böyle bir müdahale bize Kırım’ı kaybettirir. Önceliğimiz Suriye değil” oldu. BAE ve Suud veliaht prensleri, Putin’e müdahale karşılığında bütün masraflar ve sonrasında istediği oranda maddi destek verme taahhüdünde bulundu. Moskova’dan umduğunu bulamayan Körfez kanadı daha sonrasında Erdoğan’ın kapısını çaldı. Erdoğan’a Suriye’deki rejim değişimi ve sonrasına dair endişelerini paylaştı ve bunun zamana yayılmasını istedi. Şam düşmeden önce bölge aktörlerinin bazı teminatlar alması gerektiğini ve kontrolsüz değişimin kendi ülkelerini ve Orta Doğu denklemini sarsabileceği endişesini paylaştılar. Erdoğan bu teklife cevaben Esad’a yaptığı teklifi hatırlattı ve 14 yılda yapılan yanlışların ülkeyi dönülmez bir yola soktuğunu ve Suriye’nin geleceğini Suriye halkının belirlemesinin zamanı geldiğini savundu. Bundan sonra hep birlikte yeni Suriye’nin imarı ve yaralarının sarılması gerektiğini belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “muhalifleri durdurun” talebinin geldiği bir başka ülke ise İran oldu.
BIÇAKSIRTI GÜNLER
İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’ın girişimlerinin karşılık bulmaması üzerine İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakci önce Şam daha sonra da Ankara’ya geldi. Arakci, Suriye’de Esad’ın ayakta kalması karşılığında Türkiye’ye PKK ve petrol gibi konular dâhil bir dizi kazanım vaadinde bulundu. Erdoğan ise baştan sona yönettiği süreçte diplomatik teamül sınırlarında kalarak gelişmeleri Suriye halkı ve Türkiye’nin yakın, uzak ve uzun dönem çıkarlarına paralel başarı ile sonlandırdı. Bıçak sırtı günlerde Erdoğan’a gelen bir diğer talep ise Esad’ın “kayıtsız şartsız görüşmeye hazırım” mesajı oldu. Bu talep de hiçbir biçimde dikkate alınmadı.
ESAD, BEŞ GÜN BEKLEDİ
Bir diğer önemli gelişme ise Esad’ın Halep’in düşme sürecinde gittiği Moskova’dan beş günlük beklemeye rağmen eli boş dönmesi oldu. Bu durumunda Erdoğan-Putin anlaşması dâhilinde olduğu yönünde görüşler mevcut. Bu görüşmelere paralel HTŞ lideri Muhammed Cevlani ile de sıkı görüşmeler yürüten Ankara, Suriye yerel dinamiklerine paralel olarak bölge ve uluslararası aktörlere verilecek mesajlar konusunda muhalif kanatla da istişarelerini sürdürdü. Bütün dünyada büyük yankı uyandıran 8 Aralık Suriye devrimi, yılın en önemli olayı olarak değerlendirilirken Erdoğan liderliğindeki yönetimin tarihin akışını değiştiren sürece mühür vurduğu değerlendirmesi hâkim.