KORAY ERDOĞAN’IN HABERİ – Konunun uzmanları, Türkiye Today’e yaptıkları özel açıklamalarla, Türkiye’nin ve diğer ülkelerin bu süreçteki müdahalelerini ve Suriye’deki kültürel mirasın korunması için yapılan çabaları değerlendirdi.
TÜRKİYE’NİN SURİYE’NİN KÜLTÜREL MİRASINA KATKISI
ATHAR (Eski Eser Kaçakçılığı ve Miras Antropolojisi Araştırması) Projesi Eş Direktörü ve Orta Doğu Tarihi ile Antropolojisi uzmanı Prof. Dr. Amr Al-Azm, Türkiye’nin Suriye’deki kültürel mirasın korunmasına büyük katkı sağladığını belirtti.
Al-Azm, Türkiye’nin, rejim kontrolündeki bölgeler dışında kültürel mirası korumak için çalışan Suriyeli arkeologlara eğitim ve kapasite geliştirme fırsatları sunarak bu alanda önemli bir güvenli üs sağladığını vurguladı.
HALEP ULUSAL MÜZESİ ESKİ MÜDÜR ESAD’IN YASADIŞI KAZILARA KARIŞTIĞINI SÖYLÜYOR
Halep Ulusal Müzesi’nin eski müdürü ve şu anda Almanya’daki Tübingen Üniversitesi’nde araştırmacı olan Dr. Youssef Kanjou yaptığı özel açıklamada 2013 yılına kadar Halep Ulusal Müzesi’nin müdürü olarak görev yaptığı sürede illegal çalışmalara izin vermediğini, Esad rejiminin gizli polisleri tarafından korunan kaçak kazıların Suriye genelinde yapıldığını açıkladı
Halep ve çevresinde kaçak kazıların sürekli bir sorun olduğunu söyleyen Kanjou “Bu faaliyetler, belgeleme veya koruma şansı bulamadığımız eserler ortaya çıkarıyordu. 1980’lerden bu yana, Esad ailesi bu tür faaliyetlere dolaylı olarak karışmış, gizli polis tarafından kolaylaştırılan bir ağ aracılığıyla bu işler yürütüldü.” diyor.
ESAD AİLESİNİN OSMANLI MİRASI ÜZERİNDE TİCARİ AMAÇLARI BÜROKRATİK ÇATIŞMALARA YOL AÇTI
2012-2017 yılları arasında Suriye Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürü olarak görev yapan ve 2022 yılından bu yana Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki Sharjah Üniversitesi’nde araştırmalar yürüten Prof. Dr. Maamoun Saleh Abdulkarim ise yaptığı özel açıklamada, 2017 yılında görevinden ayrılma sebebinin, Şam’ın önemli Osmanlı mirası olan Süleymaniye Külliyesi’nde Esad rejiminin usulsüzlük talepleri olduğunu aktarıyor.
Balkanlardan Mekke’ye uzanan hac yolu üzerinde, Şam’ın Barada nehri kıyısında, çölden önceki son durak noktası olarak inşa edilen Şam Süleymaniye Külliyesi, Hassa Mimarbaşı Sinan’ın Osmanlı klasik dönem mimarisinin temel ilkelerine göre 1554-59 yılları arasında tasarladığı eserlerinden biri olarak biliniyor.
Abdulkarim, genel müdür olarak çalıştığı dönemde Suriye müzelerini siyasetten uzak tutarak kurtarmak için bir acil durum planı geliştirdiğini ve bu dönemde müze koleksiyonlarının çoğunu kurtarmayı başardığını bildiriyor. Bu dönemde bağımsız bir şekilde çalışmak kolay olmadığını aktaran Abdulkarim, “Önemli olan, o dönemde bağımsız kalmam ve görevimi tamamladıktan sonra asıl işime, Şam Üniversitesi’nde profesörlük görevime geri dönmemdi. Eylül 2017’den itibaren onlardan uzak kaldım, özellikle de Süleymaniye Külliyesi’nin geleceği ile ilgili büyük bir anlaşmazlığımın ardından. Bu yapı, 16. Yüzyılda, Osmanlı döneminde Kanuni Sultan Süleyman tarafından inşa edilmiştir. Suriye Kalkınma Vakfı tarafından sunulan projeyi reddettim, çünkü vakıf, devrik Suriye cumhurbaşkanının eşi Esma Esad’a ait ve onlar tarihi yapının bazı bölümlerini ticari projelere dönüştürmeye çalışıyordu. Aynı şey, 2017’de savaşın sonlanmasının ardından Halep’teki projeleri için de geçerli.” diyor.
Beşşar Esad’ın eşi Esma Esad, yaklaşık 25 yıldır Suriye’nin ekonomik ve finansal yapısında en güçlü figürlerden biri olarak dikkat çekiyor. 2001 yılında kurduğu “Suriye Kalkınma Vakfı” aracılığıyla büyük bir ekonomik güç elde ettiği biliniyor. Abdulkarim’in belirttiği konu gibi birçok projeden milyonlarca dolar kazanç sağladığı ifade ediliyor.
ESAD REJİMİ KÜLTÜREL MİRASI PROPAGANDAYA DÖNÜŞTÜRÜRKEN HEDEF HALİNE GETİRDİ
St. Andrews Üniversitesi’nden doktorant ve Ortadoğu uzmanı Haian Dukhan, rejiminin çift yönlü yaklaşımını vurguladı. Dukhan, arkeolojik alanların askeri ve politik hedeflerle iç içe geçtiğini anlattı.
“Rejim, kültürel mirası propaganda amacıyla kullanırken, savaşın ortasında korunmasını sağlamakta genellikle başarısız oldu,” diyor Dukhan, kültürel mirasın tahribatının bazen uluslararası sempati kazanmak ve rejimin Suriye kimliğini koruyucu olarak gösterilmesi için kullanıldığını belirtiyor. Bu manipülasyon önemli bir bedel ödetti çünkü miras alanları genellikle çatışma alanlarına dönüştü veya siyasi oyunlarda araç olarak kullanıldı. Dukhan, Palmyra’nın bazı kısımlarının savaş sırasında tahrip edilmesi, politik istikrarsızlığın kültürel mirası koruma çabalarını nasıl baltaladığını gösteren acı bir hatırlatıcısı olduğunu belirtti.
Savaş ayrıca, Suriye’den kaçırılan ve kara piyasada satılan eserlerle büyük bir yağmalamaya yol açtı. Palmyra’nın müzeleri, kaosun ortasında koleksiyonlarının yağmalanması veya tahrip edilmesiyle karşı karşıya kaldı. Bazı eserlerin korunması için çabalar olsa da, pek çok hazine geri dönüşü olmayan şekilde kayboldu.
Dukhan’a göre, Palmyra’nın tahrip edilmesi yalnızca fiziksel bir yıkım değil. “Bu, Suriye kimliğine ve küresel kültürel mirasa bir darbe oldu. Palmyra, Suriye’nin Doğu ve Batı arasındaki bir kavşak olarak medeniyetler tarihi açısından önemli rolünü simgeliyordu. Tahrip edilmesi, yalnızca somut mirası değil, aynı zamanda bir ulusun ruhunu da yok etti” diyor Dukhan.