Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’den ‘Suriye’ açıklaması: PKK/YPG Suriye’den tasfiye edilecek

Akif BÜLBÜL’ÜN HABERİ—Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler yıllık değerlendirme toplantısında bir araya geldiği yazılı ve görsel medyanın Ankara temsilcilerine önemli açıklamalarda bulundu. Suriye’deki yeni demokratikleşme sürecinin ip uçlarını veren Bakan Güler, en öncelikli konunun terör örgütü YPG’nin tasfiye edilmesi olduğunu söyledi.Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Yılsonu Değerlendirme Toplantısı’nda bir araya geldiği, aralarında Ankara Temsilcimiz Akif Bülbül’ün de yer aldığı medya yöneticilerine, gündemdeki konulara ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

Sohbetten öne çıkan konular şöyle:

“FAALİYETLERİMİZİ ŞEFFAFLIK İÇİNDE İCRA EDİYORUZ”

Ülkemizin savunma ve güvenliğini sağlamak için görevlerimizi en iyi şekilde yapmaya çalıştığımız yoğun ve başarılı bir yılı geride bırakmanın haklı gururunu yaşıyor, artan bir azim ve kararlılıkla yeni yıla hazırlanıyoruz. Hakiki ve güvenilir bilgiye ulaşmanın her zamankinden daha önemli hâle geldiği, dezenformasyon ile mücadelenin kritik öneme sahip olduğu günümüzde; tüm faaliyetlerimizi büyük bir şeffaflık içinde icra ediyor, kamuoyunu sizlerin aracılığıyla ilk elden bilgilendiriyoruz. Bugün de 2024 yılında gerçekleştirdiğimiz faaliyetler hakkında sizleri bilgilendirecek, değerli görüşlerinizi alacak ve sorularınızı cevaplayacağız.

“TSK CAYDIRICI BİR GÜÇ OLMAK ZORUNDA”

Stratejik önemi yüksek olan ülkemiz; aynı zamanda çatışma ve ihtilafların çevrelediği bölgenin tam kalbinde yer almaktadır.Yakın coğrafyamızdan başlamak üzere bölgesel ve küresel gerilimlerin arttığı, istikrarsızlığın ve belirsizliğin hat safhaya çıktığı bir güvenlik ortamından geçiyoruz. Bu kritik dönemde ülkemiz, güvenlik, huzur ve barışı önde tutan çok yönlü ve etkin bir savunma ve güvenlik politikası takip ediyor.Çok boyutlu ve karmaşık hâle gelen mevcut güvenlik ortamı ve bölgemizdeki kaotik gelişmeler, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin her an harekâta hazır, etkin ve caydırıcı bir güç olmasını ve bu gücünü pekiştirmesini zorunlu kılmaktadır. Böylesine hassas bir süreçte, görev ve sorumlulukları artan Millî Savunma Bakanlığımız ve Türk Silahlı Kuvvetlerimiz,

– Tüm tehdit ve tehlikelere karşı ülkemizin ve asil milletimizin savunma ve güvenliğini sağlamak için aralıksız çalışmakta,

– İstiklal Harbimizden bu yana en yoğun, en kapsamlı ve en etkili faaliyetlerini icra etmekte,

– Terörle mücadelede, hudut güvenliğinde, yurt içi ve yurt dışında icra edilen faaliyetlerde elde edilen başarı ve etkinliğin çıtasını, her geçen gün daha da yukarılara taşımaktadır.

“TERÖRLE MÜCADELEYE ODAKLANDIK”

Sizlerin de bildiği gibi Silahlı Kuvvetlerimizin en çok odaklandığı, enerjisini ve zamanını en çok harcadığı konu terörizmle mücadeledir.Terörle mücadelede yaptığımız konsept değişikliğiyle “terörü kaynağında yok etme” anlayışını uygulamaya koyduk.Geçmişte yürütülen “sınırlı hedefli ve süreli” askerî harekâtların yerine bugün artık, “sürekli ve kapsamlı” operasyonlarla terör örgütüne ağır darbeler vuruyoruz. Sahanın gerekliliğine uygun, alışılmadık, öngörülemez, süratli ve sürekli icra esaslarında gerçekleştirdiğimiz operasyonlarla; Irak ve Suriye’nin kuzeyi dâhil bu yılın başından itibaren 2.939 teröristi etkisiz hâle getirdik. Ayrıca, yıl içerisinde 99 terörist de teslim olmuştur. 9 büyük, 59 orta, 100 binden fazla küçük çaplı operasyon icra edilmiştir.Terör örgütünün eylem ve hareket kapasitesinin sıfırlanması için gözümüzün değmediği, ayağımızın basmadığı yer bırakmıyor, alandaki hâkimiyetimizi her geçen gün geliştiriyoruz. Nihai hedefimiz; Irak ve Suriye sınırlarımız boyunca Türkiye’ye tehdit olabilecek tüm terörist faaliyetleri kaynağında yok etmek ve terör belasını milletimizin gündeminden tamamen çıkarmaktır. 

Bu vesileyle;

– Terörle mücadelede elde edilen başarılarda en büyük paya sahip olan aziz şehitlerimizi ve ebediyete irtihal eden kahraman gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyor,

– Bugüne kadar terörle mücadelede emeği geçen, katkı sağlayan bütün devlet büyüklerimize, komutanlarımıza, Türk Silahlı Kuvvetleri personeline teşekkür ediyor, saygı ve şükranlarımı sunuyorum.

“ZAP’TA KİLİDİ KAPATTIK”

17 Nisan 2022’de Irak’ın kuzeyinde başlatılan Pençe-Kilit Operasyonu’nda kahraman ordumuzun büyük cesaret, fedakârlık ve yoğun gayretleriyle Zap’ta kilidi kapattık. Irak sınırımızın tamamının emniyetini sınır ötesinden tesis ettik.Terör örgütü tarafından önemsenen ve Suriye ile Kandil arasında kilit konumda olan bu bölgede 1.136 teröristi etkisiz hâle getirdik.Ayrıca, Pençe-Kilit Harekâtı’nda bugüne kadar toplam 3.158 Mayın ve El Yapımı Patlayıcı imha edilmiş, 1.327 mağara ve sığınak kullanılamaz hâle getirilmiş, 957’si ağır silah olmak üzere 2.421 muhtelif silah ve bu silahlara ait 910 binden fazla (910 bin 481)mühimmat ele geçirilmiştir. Bölgedeki operasyon ve faaliyetlerimiz aynı azim ve kararlılıkla devam etmektedir. Öte yandan Sayın Cumhurbaşkanımızın 22 Nisan’da Bağdat ve Erbil’e gerçekleştirdiği ziyaretlerin, Türkiye-Irak ilişkilerinde bir dönüm noktası olduğunu düşünüyoruz.

Terörle mücadelede ülkelerimiz arasındaki iş birliğini kalıcı hâle getirmek için görüşmelere devam ediyoruz.  Bu kapsamda ülkemiz ile Irak arasında sonuncusu Bağdat’ta düzenlenen Yüksek Düzeyli Güvenlik Mekanizması toplantılarının dördüncüsünü,15 Ağustos’ta Ankara’da icra ettik.  Irak Savunma Bakanı ile “Askerî, Güvenlik İş Birliği ve Terörle Mücadeleye Dair Mutabakat Zaptı”nı imzaladık.PKK’yı kendi problemi olarak da görmeye başlayan Irak’ın / PKK terör örgütünü “yasaklı örgüt” ilan etmesi yönünde aldığı kararı memnuniyetle karşılıyor, en kısa sürede “terör örgütü” olarak da ilan etmesini bekliyoruz.

“SURİYE’NİN YÜKÜNÜ TÜRKİYE ÇEKTİ”

Öncelikle belirtmek isterim ki, Suriye’de yaşanan olayların maddi, manevi, sosyal ve toplumsal yükünü en fazla çeken ülke Türkiye’dir.

Malumunuz DEAŞ, ardından da PKK/KCK-PYD/YPG-SDG terör örgütü Suriye’deki güç boşluğundan yararlanarak bölgede terör devleti kurmaya çalıştılar.Suriye’de icra ettiğimiz harekâtlarla terör örgütünü engelledik ve sınırlarımızın güvenliğini sağladık. Bölgede yaşayan veya göç etmiş olan Suriye vatandaşları için güvenli ve istikrarlı bir hayat alanı oluşturduk.

Suriye’deki son gelişmeleri en başından itibaren bölgedeki muhataplarımızla iş birliği ve koordinasyon içerisinde yakından takip ediyoruz.Suriye’nin birliği ve toprak bütünlüğünü destekliyor, terörle mücadeleye ise büyük önem ve öncelik veriyoruz.Yaşanan son gelişmeler ve ortaya çıkan durum; muhalefetin talepleri ve rejimin bunları dikkate almaması, keza rejimin kendisine iyi niyetle uzatılan eli tutmaması nedeniyle uzun süredir çözülemeyen ve Suriye’nin                                             iç dinamiklerinden kaynaklanan sorunlardı.Yerel unsurların bu faaliyetlerinin öncesinde veya herhangi bir aşamasında ülkemizin bir dahli olmamıştır. Ayrıca; Suriye Millî Ordusunun Suriyeli muhaliflerden meydana geldiğini, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarında Suriye’deki ihtilafın bir tarafı olarak açıkça kabul edilen Suriye Geçici Hükümetinin bir parçası olduğunu ve bu hükümetin Savunma Bakanlığının emri altında çalıştığını da vurgulamakta yarar var.

“TERÖR ÖRGÜTÜNÜ BOŞLUKTAN YARARLANAMAYACAK”

– Suriye’nin toprak bütünlüğüne, egemenliğine ve bölgemizin güvenliğine yönelik ağır tehdit oluşturan PKK/YPG terör örgütünün bölgedeki belirsizlikten faydalanmasına asla izin vermeyeceğimizi,

– Bölgede varlık gösteren terör örgütleriyle mücadele konusundaki tutumumuzun net olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum. Şimdi Suriye’de ortaya yeni bir durum ve gerçeklik çıktı.Suriye’nin artık; istikrarlı, demokratik ve siyasi açıdan birleşmiş müreffeh bir ülke olma vakti gelmiştir.  Bunun için bizler de / Suriye’de kapsayıcı bir anayasanın kabulü, serbest seçimlerin yapılması, tam normalleşme ve güvenlik ortamının sağlanması konusunda elimizden gelen her türlü desteği vereceğiz.Bu çerçevede Suriye’de 2254 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı temelinde kalıcı siyasi çözüme ulaşılacağına da inanıyoruz.

“SINIRDAN KAÇAK GEÇİŞLERE İMKAN TANIMIYORUZ”

Hudut hattımızda dünya standartlarında ve teknoloji yoğunluklu sistemler etkin şekilde kullanılıyor. Meydana gelen teknolojik gelişmeler ile tedbirlerimizi geliştiriyoruz.  Böylelikle hudutlarımızda kaçak geçişlere asla imkân tanımıyoruz. Hâlen hudutlarımızda 8 Hudut Tugayımız, 6 Hudut Alayımız olmak üzere toplam 60 bin personel de görev yapıyor.

1 Ocak 2024’ten itibaren hudutlarımızda 93.349 kişinin geçişi engellenmiş; yakalanan 13.551 düzensiz göçmen ile 280 terörist ve 801 kilogram uyuşturucu madde kolluk kuvvetlerine teslim edilmiştir.Tüm bunlara rağmen hudutlarımızla ilgili daha önce de karşılaştığımız gibi farklı ülke ve zamanlarda çekilmiş, eski ve benzer görüntülerle özellikle sosyal medya üzerinden kamuoyu yanıltılmaya ve Türk Silahlı Kuvvetlerimiz yıpratılmaya çalışılmıştır.Yakın zamanda (Kasım ayı) Van-İran sınırımıza bir basın turu düzenledik.Katılan tüm basın mensupları alınan tedbirlerden çok etkilendiklerini belirttiler.

“BİZLE BİRLİKTE OLANLAR KAZANDI”

Türkiye; Sayın Cumhurbaşkanımızın stratejik öngörüsü ile son yıllarda savunma ve güvenlik alanında önemli adımlar atarak bölgesinde ve dünyada etkin bir konuma ulaştı.Bölgesel ve küresel barış için öncü bir rol üstlenen Türk Silahlı Kuvvetlerimiz de / birçok coğrafyada kardeş, dost ve müttefik ülkelerin haklı davalarına destek olmayı sürdürmektedir. Samimi bir yaklaşımla desteklediğimiz kardeş ve dost ülkeler, Türkiye benzeri bir silahlı kuvvetler yapısını kurmamızı talep ediyorlar. Dostlarımızın bu tutumları, güvenlik ve istikrarın tesisine yönelik küresel ölçekte ortaya koyduğumuz gayretin ne denli başarılı olduğunun da bir göstergesidir.Türkiye ile birlikte olanlar kazanacak demiştik. 2024, Türkiye ile birlikte olanların kazandığı bir yıl oldu. 2025, bu gerçeğin perçinlendiği bir yıl olacak diye düşünüyoruz.

“KAFKASLARDA HUZURU BARIŞA BAĞLI”

 İfade etmiş olduğum uluslararası misyonlarımız çerçevesinde en başta kederde ve kıvançta bir ve beraber olduğumuz Can Azerbaycanlı kardeşlerimizin haklı davalarına her türlü desteği verdik, veriyoruz. Bugün, Karabağ’ın tamamında şanlı Azerbaycan bayrağının dalgalanmasından büyük bir memnuniyet duyuruyoruz.“Tek Millet, İki Devlet” anlayışıyla sarsılmaz bağlara sahip ilişkilerimizi, başta savunma sanayi ve askerî iş birliği olmak üzere, daha üst seviyelere taşımak için aralıksız gayret gösteriyoruz.Öte yandan Kafkasya’da güvenlik ve huzurun tesisi, Azerbaycan ve Ermenistan arasında kapsamlı ve kalıcı bir barış antlaşmasından geçmektedir. Bu konuda iki ülkenin gösterdikleri çabayı ve son dönemde katettikleri ilerlemeyi memnuniyetle karşılıyoruz.

“AMACIMIZ YAŞAYAN TEK BİR LİBYA”

Yakın bağlarımızın olduğu bir diğer ülke ise Libya’dır. Dost ve kardeş Libya ile son yıllardaki iş birliğimiz artarak devam etmektedir. Bu kapsamda askerî eğitim, yardım, iş birliği ve danışmanlık faaliyetleriyle Libyalı kardeşlerimize destek sağlıyoruz. Amacımız, toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini sağlamış; barış, huzur ve istikrar içerisinde yaşayan tek bir Libya’nın oluşumuna katkıda bulunmaktır. Tek Libya hedefine katkı sağlayan her adımı önemli ve değerli buluyoruz.Nitekim son olarak 28 Kasım’da davetimiz üzerine 5+5 Ortak Askerî Komisyonu ile Ankara’da heyetler arası bir görüşme gerçekleştirdik.

“AFRİKA İLE İLİŞKİLERİMİZİ GELİŞTİRİYORUZ”

Türkiye olarak Afrika’nın huzur ve istikrarına büyük önem veriyor, Afrikalı dostlarımızla ilişkilerimizi daha da geliştirmeyi hedefliyoruz.Dost ve kardeş ülke olarak gördüğümüz Somali’de güvenlik ve istikrarın sağlanmasına yönelik olarak eğitim, danışmanlık ve destek kapsamında icra ettiğimiz faaliyetler artarak devam ediyor. Somali ile 8 Şubat’ta imzaladığımız İş Birliği Anlaşması ile şu ana kadar yapılan faaliyetlerimizin geliştirilmesi hedeflenmektedir. Somali’nin isteği üzerine terörle mücadele konusunda kendilerine verdiğimiz desteği deniz güvenliği alanında da vermeye başlayacağız.Bu amaçla Oruç Reis Sismik Araştırma Gemimiz, donanma gemilerimizin (TCG Gökova ve TCG Gediz, TCG Ütğm. Arif Ekmekçi) refakat ve korumasında Somali’de görevlerine devam etmektedir. Öte yandan Çarşamba günü, Sayın Cumhurbaşkanımızın arabuluculuğunda Somali ve Etiyopya arasında tarihî bir uzlaşmaya da ev sahipliği yaptık.

“KATAR’DA YENİ SORUMLULUK ÜSLENDİK”

Etkin bir şekilde faaliyetlerimizi yürüttüğümüz bölgelerden biri de Basra Körfezi’dir. Nitekim dost ve kardeş ülke Katar’da konuşlu Türk-Katar Birleşik Müşterek Kuvvet Komutanlığımız vasıtasıyla Katar Silahlı Kuvvetlerinin savunma kabiliyetlerinin geliştirilmesini desteklemeye devam ediyoruz. Son olarak Katar’da Deniz ve Hava Unsur Komutanlıklarımızı teşkil ederek bölgede yeni bir sorumluluk üstlendik. 

Böylece birliklerimiz; bölgesel deniz ve hava güvenliği için caydırıcı bir unsur olurken, aynı zamanda dost Katar Deniz ve Hava Kuvvetlerinin imkân ve kapasitesini daha da geliştirecektir.

ASKERÎ EĞİTİM VE İŞ BİRLİĞİ FAALİYETLERİ

Bu çalışmalarımızın yanı sıra millî menfaatlerimiz doğrultusunda ve ikili ilişkilerimizin geliştirilmesi kapsamında çok sayıda kardeş, dost ve müttefik ülke ile askerî çerçeve, eğitim, iş birliği ve yardım anlaşmaları da imzaladık. Bu bağlamda, bugüne kadar 89 ülke ile Askerî Çerçeve Anlaşması, 65 ülke ile Askerî Eğitim İş Birliği Anlaşması, 33 ülke ile Askerî Mali İş Birliği Anlaşması ve Nakdî Yardım Uygulama Protokolü imzalanmıştır.

Ayrıca, 42 ülke ile Askerî Çerçeve Anlaşması ve 13 ülke ile Askerî Eğitim                 İş Birliği Anlaşması ve 14 ülke ile de Askerî Mali İş Birliği Anlaşması ve Nakdî Yardım Uygulama Protokolü’nün imzalanmasına yönelik müzakere süreci devam etmektedir.Bunların yanı sıra yeni anlaşmalar imzalamaya ve eski tarihli anlaşmaları güncellemeye yönelik gayretlerimiz de devam etmektedir.

İKİLİ VE ÇOKLU GÖRÜŞMELER

Tüm bunlarla birlikte pek çok ülke ile (74 ülke) ikili ve çoklu yüz yüze ve telefon görüşmeleri bu yıl içerisinde (216 görüşme) gerçekleştirildi.

28 yurt dışı ziyaret icra edildi./ [55 görüşme (24’ü Savunma Bakanı)]

158 yabancı zevatı kabul ettik. (28’i Savunma Bakanı)

3 yabancı zevat ile telefon görüşmesi (3’ü Savunma Bakanı)

Ayrıca, 3 yurt dışı (Katar, Bosna Hersek, Kosova), 21 yurt içi olmak üzere
24 birlik ziyareti gerçekleştirdik.

“EGE’DE TANSİYONU YÜKSELTMİYORUZ”

Yunanistan ile ilişkilerimize baktığımızda ise son dönemde iki ülke arasındaki ilişkileri yapıcı bir yaklaşımla ilerletmeyi hedefleyen ortak bir tutum mevcuttur. Biz de bu sürecin barış ve huzur içinde devamına yönelik gerekli tedbirleri alıyor, tansiyonun yükselmemesi için gayret sarf ediyoruz. Diğer yandan, Yunanistan ile aramızdaki güveni artırmayı amaçlayan Güven Artırıcı Önlemler Toplantıları ve bunun sonucu olarak gerçekleştirilen karşılıklı üst düzey ziyaret ve faaliyetler de devam etmektedir.Akdeniz ve Ege Denizi’ni ilgili tüm tarafların meşru menfaatlerine saygı duyulan, iş birliği içerisinde bir istikrar ve refah bölgesi olarak görmek istiyoruz. Tabii, barışçıl bir çözüm için çaba gösterirken millî menfaatlerimizden asla taviz vermeyeceğimizi ve bu konuda kararlılığımızın tam olduğunu da vurgulamak isterim.

“RUMLAR HASSAS DENGEYE ZARAR VERİYOR”

Millî meselemiz olan Kıbrıs konusunda ise bugüne kadar ortaya konulan çözüm yöntemlerinden, maalesef bir sonuç elde edilememiştir. Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 50’nci yıl dönümünde şunu rahatlıkla ifade edebiliriz ki, 50 yıldır Ada’ya (hem soydaşlarımıza hem de Rumlara) barış ve huzur ortamı gelmiş, akan kan durmuştur.Kıbrıs Adası’nda dengeleri bozabilecek ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin güvenliğine tehdit oluşturabilecek her türlü gelişmeyi yakından takip ediyoruz. Orta Doğu’da yaşananlar sonrası Kıbrıs adasında son dönemde artan hareketlilik ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin silahlanma faaliyetleri / Ada’daki hassas dengeye zarar vermektedir. Malumunuz son olarak ABD ile GKRY arasında ‘Savunma İş Birliğine İlişkin Yol Haritası’ anlaşması yapıldı. Bu tutum ABD’nin Kıbrıs Adası’na yönelik tarafsızlığına zarar vermektedir.

ABD’nin 2020 yılında aldığı, 2022’de kapsamını genişlettiği ve 2023’te uzattığı GKRY’ye yönelik silah ambargosunu kaldırma kararını, 1 Ekim 2024 itibarıyla bir yıllığına yeniden uzatacağını açıklaması da kabul edilemez bir durumdur. Ada’da tek ve kesin çözüm; Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsünün tescil edilmesidir.

Türkiye’nin; geçmişte olduğu gibi bugün ve yarın da / Kıbrıs Türklerinin güvenliğini, huzurunu ve refahını korumak için her türlü askerî ve siyasi tedbiri alma kararlılığı tamdır.

“İSRAİL BÖLGEYİ KAOSA SÜRÜKLÜYOR”

Krizin (İsrail-Filistin) en başından bugüne kadar, yalnızca bölgedeki değil dünyadaki herkesin güven ve huzuru için acil ve kalıcı ateşkes sağlanarak çatışmaların bir an önce sona erdirilmesi gerektiğini savunuyoruz.İsrail bugüne kadar alınmış kararlara rağmen, bölgede haksız ve hukuksuz uygulamalarına, masum sivilleri, özellikle çocukları hedef alan katliamlarına devam etmekte, Filistinlilere devlet terörü uygulamaktadır.Öte yandan, İsrail’in Lübnan’a yönelik son saldırıları ve İran ile yaşadığı gerginlik tüm bölgenin kaosa sürüklenme tehlikesini artırmış, İsrail saldırılarının Gazze ile sınırlı kalmayacağı, bölge geneline yayılacağı endişemizin ne kadar haklı olduğunu da göstermiştir. Zira İsrail, işgalci zihniyetini her fırsatta ve gittikçe artan bir saldırganlık ve hukuk tanımazlıkla ortaya koymaktadır.Öyle ki Suriye’de meydana gelen son gelişmeler sonrası İsrail’in Golan tepeleri bölgesindeki yeşil hattı işgali ve Şam’a yönelik saldırıları, bu konudaki haklılığımızın son göstergeleridir.Uluslararası camianın bölgeyi büyük bir tehlikeye sürükleyen bu saldırgan devlete karşı daha da somut adımları bir an önce atması gerekmektedir.Bir kez daha vurgulamak isterim ki; Orta Doğu’da kalıcı barış ve istikrar için 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan egemen, bağımsız ve coğrafya bütünlüğüne sahip bir Filistin Devleti’nin kurulması şarttır. Öte yandan İsrail’in saldırganlığı altında zor durumda kalan Gazze’ye ve Lübnan’a insani yardımlarımızı ulaştırmaya devam ediyoruz.Bu kapsamda, 19 uçak/11 gemi ile 275 bin ton (275.160 ton) yardım malzemesi bölgeye gönderilmiştir.Ayrıca 10 Ekim’de, çok az sayıda ülkenin yapabileceği çok önemli bir tahliye operasyonunu, Beyrut Limanı’ndan gerçekleştirdik.  

“BARIŞ OLACAKSA ERDOĞAN SAĞLAR”

Karadeniz’de ise Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş nedeniyle hassasiyet devam etmektedir. İki komşumuz arasındaki bu savaşın sonlandırılması için Türkiye olarak en başından itibaren ortaya koyduğumuz çok yönlü çabalarımızı sürdürüyoruz.Barış olacaksa yine iki tarafla da görüşebilen tek lider olan Sayın Cumhurbaşkanımızın girişimleriyle olacaktır.Karadeniz’e en uzun kıyı şeridine sahip ülke olarak bölgesel sahiplik yaklaşımımızın her zaman altını çiziyor, bu yaklaşımımız çerçevesinde faaliyetlerimizi yürütüyoruz.Bu doğrultuda Karadeniz’de gerginliği azaltan ve dengeyi tesis eden Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni dikkatle, sorumlu, tarafsız ve tavizsiz bir biçimde uyguladık, uygulamaya devam ediyoruz. Aynı şekilde NATO Müttefiklerimiz; Bulgaristan ve Romanya ile birlikte tesis ettiğimiz Karadeniz Mayın Karşı Tedbirleri Görev Grubu ile Karadeniz’deki güvenliğe katkılar sağlıyoruz. (Görev Grubu komutası 2 Temmuz 2024 – 2 Ocak 2025 tarihleri arasında Deniz Kuvvetlerimizce deruhte edilmektedir.)Temennimiz, tüm dünyayı etkileyen ve yaklaşık üç yıldır devam eden bu savaşın bir an önce son bulmasıdır.

“NATO’YA KATKIYA DEVAM EDİYORUZ”

Türkiye; NATO İttifakı’na katıldığı günden bu yana (72 yıldır) üstlenmiş olduğu tüm görevleri başarıyla yerine getirmeye; NATO’nun ikinci büyük ordusu olarak NATO kuvvet yapısına, misyon, operasyon ve karargâhlarına katkı sağlamaya devam etmektedir. Bu kapsamda Türk Silahlı Kuvvetlerimiz;

– 10 Ekim 2023’te bir yıl süreyle komutasını devraldığı Kosova Barış Gücü (KFOR)  Komutanlığı görevini uluslararası sorumluluğun gerektirdiği tam bir tarafsızlık ve şeffaflık içerisinde başarıyla yerine getirmiş,

– 18 Ekim 2024’te üstlendiği KFOR Komutan Yardımcılığı görevini devralmış,

– 1 Aralık 2024-1 Aralık 2025 tarihleri arasında 65’inci Mekanize Piyade Tugayı Komando Taburumuz ile KFOR İhtiyat Taburu görevini,

– 01 Temmuz 2024’te; 4 yıl süreyle üstlendiğimiz Karadeniz Müşterek Görev Kuvveti (CTF BLACK) ile yine 1 yıl süreyle üstlendiğimiz Akdeniz Müşterek Görev Kuvveti (CTF MED) Komutanlıklarını,

– 24 Temmuz 2024’te 7’nci kez devraldığı deniz haydutluğuna karşı Birleşik Görev Kuvveti (CTF-151) komutasını,

– 3 Aralık 2024’te Kanada Deniz Kuvvetlerinden devraldığı NATO Daimî Deniz Görev Grubu-2’nin komutasını başarıyla sürdürülmektedir.

Ayrıca, NATO Daimî Mayın Karşı Tedbirleri Görev Grubu-2’nin komutasını da 16 Aralık’ta, 6 aylığına devralınacaktır.

Bosna Hersek’teki Avrupa Birliği Gücü Althea Harekâtı Manevra Bölüğü rotasyonu kapsamında ise bir motorlu piyade bölüğümüz 1 Ocak 2025 tarihi itibarıyla İtalya’dan görevi devralacak ve 30 Haziran 2026’ya kadar 18 ay süreyle görevini sürdürecektir.

HAREKÂT EĞİTİM FAALİYETLERİ

Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, hâlihazırda yürüttüğü tüm operasyonları ve görevlerinin yanı sıra; etkinlik ve caydırıcılığını daha da artırmak için ulusal ve uluslararası eğitim ve tatbikat faaliyetlerini de aralıksız sürdürmektedir.1 Ocak’tan itibaren 39’u NATO, 32’si Millî, 48’i Davet ve 21’i Özel olmak üzere toplam 140 tatbikat başarıyla icra edilmiştir.

2024 yılında;

Kara Kuvvetlerimiz; 10 bölgede aynı anda harekât icra etmiş ve etmekte,

Deniz Kuvvetlerimiz; 125 bin 766 saat seyir gerçekleştirmiş,

Hava Kuvvetlerimiz; 72 bin 965 sorti / 143 bin 726 saat uçuş yapmış,

Farklı coğrafyalarda 70 bin personel ile 20 görev icra edilmektedir.

İNSANİ YARDIM FAALİYETLERİ

Bakanlığımız tüm bu faaliyetlerinin yanı sıra, yaşanan afet ve acil durumlarda, diğer kamu kurum ve kuruluşlarından gelen talepler çerçevesinde arama, kurtarma, ulaştırma, güvenlik, barınma ve iaşe desteği de sağlamaktadır.1 Mayıs-30 Kasım 2024 (yangın mevsimi) tarihleri arasında Orman Genel Müdürlüğünün talebine istinaden 35 büyük orman yangınına 114 helikopter ile 3.558 sorti ve 7 bin tondan fazla (7.357,75 ton) su atımı yapılarak destek sağlanmıştır.

MİLLİ SAVUNMA HAMLESİ VE TSK

Savunma sanayii alanında güçlü ve bağımsız olmayan milletlerin geleceğe güvenle bakabilmeleri mümkün değildir. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliği ve teşvikiyle mütemadiyen geliştirilen yerli ve millî savunma sanayii ürünü silah sistemleriyle Türk Silahlı Kuvvetlerimizin imkân ve kabiliyetleri her geçen gün daha da artırılmaktadır.Bu anlayışla başlatılan ve üzerinde hassasiyetle durduğumuz “Millî Teknoloji Hamlesi”, egemenlik ve bağımsızlığımız için vazgeçilmez olduğu gibi ülkemizin jeopolitik ve stratejik konumu itibarıyla da elzemdir.

Savunmamız ne kadar güçlü ve bağımsızsa, yarınlarımız o kadar güvenlidir.Bugün insansız kara, deniz ve hava araçlarından helikopterlere, silah ve akıllı mühimmatlardan füzelere, hava savunma ve elektronik harp sistemlerine kadar geniş bir yelpazede ihtiyacımız olan teknolojileri, yerli ve millî olarak tasarlayıp üretiyor ve çok sayıda ülkeye de ihraç ediyoruz. Tasarımdan üretime kendi imkânlarımızla geliştirdiğimiz sistemleri kardeş, dost ve müttefik ülkelere de ihraç ederek ekonomimize de önemli katkılar sağlıyoruz.

Bu kapsamda büyük bir başarıyla hizmet veren ve dünya klasmanında                  takdir gören silahlı/silahsız insansız hava sistemlerimiz Akıncı, TB-2,TB-3, Aksungur, Anka ve üretimi devam eden Kızılelma ve Anka-3’ün yanı sıra;

– Temel eğitim ve hafif taarruz uçağımız “HÜRKUŞ”,

– Jet eğitim uçağımız “HÜRJET”,

– Genel maksat helikopterimiz “GÖKBEY” ve taarruz helikopterimiz ATAK,

– İlk yerli ve millî savaş uçağımız KAAN,

– Ana Muharebe Tankımız ALTAY,

– MİLGEM projesi kapsamında üretilen korvetler,

– Millî Denizaltı (MİLDEN Projesi),

– İSTİF sınıfı fırkateynler ve özellikle TCG ANADOLU ülkemizin savunma sanayi atılımlarının en somut örnekleridir.

Son olarak geçtiğimiz ay Bayraktar TB-3’ün, millî gururumuz ve donanmamızın amiral gemisi TCG Anadolu’dan ilk kalkış ve inişini başarıyla gerçekleştirmesi de / yerli ve millî savunma sanayindeki adımlarımızın en son örneğidir.

Ayrıca, Dizayn Proje Ofisimiz tarafından, yerli ve millî olarak tasarlanan ve üretilen Ada Sınıfı korvetlerimiz ve İstanbul firkateynimizden sonra / 3’üncü proje olan TF-2000 hava savunma harbi muhribi ile 4’üncü proje olan millî uçak gemisinin tasarım faaliyetleri de başarıyla devam etmektedir. Önümüzdeki yılın ilk aylarında, bu iki proje kapsamında sac kesme faaliyetlerinin de yapılmasını planlıyoruz.

Öte yandan uzun menzilli hava savunma sistemleri (SİPER), füze teknolojileri ve elektronik harp sistemleri gibi kritik savunma sanayi projelerimizde de önemli aşamalar kaydedilmiştir.Türk savunma sanayisinin önemli bir yapıtaşı olarak hayata geçirilmekte olan Çelik Kubbe; kısa, orta ve uzun menzilli hava savunma silah sistemlerimizin (KORKUT, HİSAR-A/HİSAR-O, GÖKDEMİR, SİPER) entegre biçimde görev yapmasını sağlayan, günümüzün tehditlerini bertaraf etme kabiliyetine sahip etkili ve katmanlı bir hava savunma mimarisidir.

Bu “güvenlik şemsiyesi”ni inşa edecek teknolojik olgunluğa erişmiş durumdayız.

Cumhuriyetimizin ikinci asrına başladığımız bu kutlu dönemde, yeni başarıları, tarihimizin altın sayfalarına yazmak ve yazdırmak en büyük hedefimizdir.

Sadece son bir yılda kara, hava ve deniz platformlarında hizmete aldığımız proje ve sistemler, bu konudaki kararlılığımızı açıkça ortaya koymaktadır.

Askerî Fabrikalarımızda, yerli ve millî kaynaklarla modernizasyon, üretilmekte,

Tersanelerimizde, kendi savaş gemilerimiz ve millî denizaltımız tasarlanıp inşa edilmekte, su üstü ve su altı platformlarının bakım ve onarımları gerçekleştirilebilmektedir.

      Bakanlığımıza bağlı ASFAT, savunma sanayi alanında kritik projeleri başarıyla yürütmektedir.

Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketimiz de, sahip olduğu köklü tecrübe ile millî proje ve yatırımlara öncelik vermektedir. Mühimmat üretimini geliştirmek üzere Kırıkkale’de yeni fabrikaların yatırım süreci de başlatılmıştır.

Ayrıca savunma ve güvenlik ihtiyaçlarımız doğrultusunda Ağustos ayında Aksaz Tersanemizin açılışını yaparken / Mersin Tersanemizi de hizmete almış bulunuyoruz.

” HER ALANDA GÜÇLÜ BİR SEVİYEYE ULAŞTIK”

Sonuç olarak bugün Türkiye, Sayın Cumhurbaşkanımızın stratejik vizyonu ve liderliği sayesinde her alanda büyük ve güçlü bir seviyeye ulaşmıştır. Ülkemizin şu ana kadar, her alanda elde ettiği bu başarıların korunması ve daha yüksek seviyelere çıkartılması temel önceliğimizdir.

Millî Savunma Bakanlığı olarak bizler de “Türkiye Yüzyılı” hedeflerimiz doğrultusunda daha büyük, daha güçlü bir Türkiye ve Türk Silahlı Kuvvetleri için gayret göstermeye devam edeceğiz. Toplumu aydınlatmak ve hakikati göstermek gibi önemli ve kıymetli bir görev üstlenen ve bu doğrultuda büyük gayret gösteren siz değerli basın mensupları ile bir araya gelmekten büyük bir memnuniyet duyduğumu bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Son olarak yeni yılda; milletimize, sizlere ve aile bireylerinize, tüm silah ve mesai arkadaşlarıma sağlık, esenlik ve başarılar diliyorum.

Milli Savunma Bakanı Güler’in sorular da cevapladı.

YENİ YÖNETİMLE ASKERİ ANLAŞMA

Esad’ı deviren yeni yönetim; ilk açıklamasında tüm hükümet kurumlarına, Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kuruluşlara saygı göstereceğini açıkladı.  Ayrıca, kimyasal silah tespit etmeleri hâlinde elde edecekleri bilgileri şeffaf şekilde Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütüne bildireceklerini özellikle ifade ettiler. Yeni yönetimin yapacaklarını görmek ve onlara bir şans vermek gerektiğini düşünüyoruz. (Suriye’deki yeni yönetimle askeri işbirliği olur mu?) Hâlihazırda birçok ülke ile Askerî Eğitim ve İş Birliği Anlaşmamız bulunuyor. Yeni yönetimin talep etmesi durumunda gerekli desteği sağlamaya hazırız.

PKK/YPG KAYNAKLARINI KAYBETTİ

ABD’nin Suriye’de bugüne kadar belli bir tutumu vardı ancak ortam değişti. Artık herkes istese de istemese de ortaya çıkan gerçekliği kabullenmek zorunda. Nitekim, PKK/YPG’nin ana gelir kaynaklarından biri olan ve petrolün ana bölgesi Deyrizor muhaliflerin kontrolüne geçti. Şu anda PKK/YPG terör örgütü bu gelir kaynağından mahrum kaldı. Zaten TUSAŞ saldırısı sonrası düzenlenen operasyonlarla Suriye’nin kuzeyindeki teröristlere kaynak sağlayan tesisler vurulmuştu. Örgüt şu anda parasal konuda çok ciddi sıkıntıya girdi. Ayrıca Esad’ı deviren yeni yönetimin vermiş olduğu mesajlara dikkat edersek ülkede kapsayıcı rol oynayacaklarını açık açık ifade ettiler.

Suriye’deki terör örgütünün elebaşı Ferhat Abdi Şahin kendi televizyonuna yaptığı açıklamada “Biz yeni yönetimle anlaşıyoruz. Suriye’de bulunduğumuz alanlarda yeni Suriye bayrağından başka bayrak dalgalandırılmayacak” mesajı verdi. Bu mesaj, terör örgütünün yeni dönemde kendini kurtarmaya yönelik bir arayış içerisinde olduğunu gösteriyor. PKK/YPG terör örgütünün artık tek başına hareket etmesine ve kendisine alan açmasına ne Suriye halkının, ne yeni yönetimin ne de bizim müsaade etmemiz söz konusu değildir. Öncelikli konumuz PKK/YPG terör örgütünün tasfiyesidir. Bunu ABD’li dostlarımıza da açık ve net şekilde ifade ettik.  Onların da pozisyonlarını tekrar değerlendirmelerini bekliyoruz.

PKK/YPG TASFİYE EDİLECEK

Yeni dönemde Suriye’de PKK/YPG terör örgütü er ya da geç tasfiye edilecek. Bunu hem Suriye’deki yeni yönetim hem de biz istiyoruz. Suriye dışından gelen örgüt mensupları Suriye’yi terk edecek. Suriye’li olanlar silahlarını bırakacak. Bizim ne Irak’ta ne de Suriye’de yaşayan Kürt kardeşlerimizle hiçbir sorunumuz yok. Bizim problemimiz sadece ve sadece teröristlerle. Suriye’de yaşayan Kürt kardeşlerimiz de terör örgütü PKK/YPG’nin baskı ve zulmüne maruz kaldı. PKK/YPG’li teröristler orada yaşayan Kürt kardeşlerimizin çocuklarını zorla kaçırıyor ve çocuk yaşta silahaltına alıyor. Aileler de bu durumdan rahatsız olduklarından çocuklarını örgütün elinden kurtarmak için başka ülkelere göndermeye çalışıyor. İşte bizim sorunumuz Kürt kardeşlerimize de zulmeden PKK/YPG terör örgütüyledir.

TERÖR ÖRGÜTÜNÜN ELİNDEKİ SİLAHLAR

Suriye’de yaptığımız mutabakatlara uyduğumuzu, muhataplarımızın da uyması ve terör örgütünün elindeki ağır silahların toplanması gerektiğini defaatle söyledik. Ayrıca ABD tarafından verilen bu silahların birçoğu çatışmalarda kullanıldı veya farklı grupların eline geçti, bir kısmı da terör örgütü tarafından Irak’ın kuzeyine aktarıldı. Irak’ın kuzeyine eleman temininde zorlanan terör örgütü, Suriye’den örgüt elemanı ve malzeme aktarmaya çalışıyor. Ancak Irak’ın kuzeyine gönderilenler bölgeyi bilmedikleri ve zorlandıkları için ya teslim oluyor ya da çok kısa zamanda örgütten kaçıyorlar.

YENİ DÖNEMDE DEAŞ İLE MÜCADELE

ABD’ye “Terör örgütü PKK/YPG ile hareket etmeyi bırakın. Görevlendireceğimiz 3 komando tugayı ile DEAŞ’a karşı birlikte mücadele edelim” dedik. Hatta onlara binlerce DEAŞ’lı teröristin ve ailelerinin tutulduğu El-Hol kampının kontrolünü sağlayabileceğimizi ilettik. Buna rağmen ABD’li dostlarımız buna sessiz kaldılar ve DEAŞ ile mücadele adı altında PKK/YPG terör örgütü ile iş birliği yaptılar. Bir terör örgütü kullanılarak başka bir terör örgütü ile mücadele edilmeyeceğini her zaman vurguladık. Yani, terörle mücadele teröristlerle yapılamaz. Ayrıca son 3 yıldır Suriye’de DEAŞ’lı teröristlerin saldırı yaptığını duyan var mı? Şu an DEAŞ ile ilgili bir şey duymuyoruz, görmüyoruz.

RUSYA NE YAPIYOR?

Rusya’nın Suriye’deki birliklerini tam anlamıyla çektiğine yönelik kesin bir emare yok. Bazı gemileri bakım ve değişim kapsamında Rusya’ya götürebilirler. Şu anda oradan ayrılacaklarını sanmıyorum. Kalmak için ellerinden gelen her şeyi yapacaklardır. Hatta bir Rus yetkili, Suriye’de kalmaya devam edeceklerini ve yeni yönetimle de bu konuda görüştüklerini açıkladı.  Rusya, Suriye içerisinde farklı yerlerde bulunan değişik büyüklükteki birliklerini Tartus ve Lazkiye’ye topladı. Bu süreçte onlara gerekli desteği sağlayabileceğimizi söyledik. Ancak bu konuda bizden bir talepleri olmadı.  Bölgedeki son gelişmelerden sonra her ülkenin bir oyun planı var. Biz savunma ve güvenlikle ilgili tüm gelişmeleri yakından takip ediyor ve alınması gereken tüm tedbirleri alıyoruz.

Ayrıca, Suriye’den kaçan Beşar Esad’ın hava sahamızı kullandığı iddiaları da doğru değildir.

SAVUNMA BAKANLARI İLE GÖRÜŞMELER

Suriye’de meydana gelen yeni gelişmeler ışığında muhataplarımızla görüşmeler gerçekleştirdik. Suriye başta olmak üzere ikili ve bölgesel savunma ve güvenlik konularında görüş alışverişinde bulunduk. Bu görüşmelerde Suriye’nin birliği ve toprak bütünlüğünü desteklediğimizi, terörle mücadeledeki tutumuzun net olduğunu bir kez daha ifade ettik.

Suriye’deki siyasi geçişin; güvenli, sorunsuz ve mevcut problemleri çözecek şekilde olması için aktif çabalarımızı ve girişimlerimizi sürdüreceğiz.

SURİYE’DEKİ BİRLİKLERİMİZİN DURUMU

Türkiye’nin Suriye’deki mevcudiyeti, Suriye topraklarının bölünmesine ve orada bir terör koridorunun oluşturulmasına engel olmaktır. Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve birliğinin korunması, siyasi sürecin barışçıl şekilde tamamlanması ve sınırımızın terör unsurlarından arındırılması temel amacımızdır. Gerekli şartlar oluştuğunda Suriye’nin yeni yönetimiyle bu konular görüşülüp tekrar değerlendirilebilir.

SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ

Karakozak köyündeki yerinden şu anda bulunduğu Suriye Eşmesi köyüne geçici olarak taşıdığımızı daha önce ifade etmiştik. Türbenin Karakozak köyündeki eski yerine taşınıp taşınmaması konusu sahadaki duruma göre daha sonra değerlendirilir.  

F-16 / EUROFIGHTER, F-35 / S-400 ‘LER

40 adet F-16 alımı ile ilgili süreç ve teknik görüşmeler devam ediyor.

Eurofighter konusunda da görüşmeler olumlu şekilde sürüyor. Katar’da tatbikata katılan Birleşik Krallığa ait 2 adet Eurofighter,
18 Aralık’ta Ankara’ya gelecek ve uçakları görme fırsatı bulacağız.

F-35 konusunda da almak istediğimizi daha önce söylemiştik. F-16 alım sürecindeki olumlu havanın F-35 sürecine de yansıyacağını düşünüyoruz. ABD’de görevi devralacak yeni yönetimle de müttefiklik ruhuna aykırı CAATSA yaptırımlarının kaldırılmasını konuşacağız.

S-400 ile ilgili tutumumuzda ise bir değişiklik yoktur.  

TEĞMENLERLE İLGİLİ  DİSİPLİN  SÜRECİ

Türk Silahlı Kuvvetlerinde müesses disiplinin muhafazası ve idamesi olmazsa olmazdır. Biz olaya en başından itibaren disiplin açısından baktığımızı defalarca ifade ettik. Konu yürürlükten kaldırılan andı okumak veya “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” demek değil, amirlerin ikazlarına rağmen kasıtlı, organize ve planlı bir disiplinsizlik yapmaktır.

Olaya ilişkin yapılan inceleme ve soruşturmanın okunan metinle veya içeriğiyle bir ilgisi yoktur.Disiplin soruşturmasında hiçbir teğmene okunan metnin içeriği veya neden “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” dedin, diye soru sorulmadı.  Burada önemli olan, içerik ne olursa olsun disiplin sürecinin her zaman aynı şekilde işletilecek ve disiplinden asla taviz verilmeyecek olmasıdır. Yüksek Disiplin Kurulu süreci devam etmektedir. Kurul kararını henüz vermedi. Bu aşamada kesin kanaat belirtmek uygun değil. Hep birlikte sonucu bekleyelim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir