45 yılda 10 bin kalbe dokundu: Kalp nakli yapan ilk Türk kadın cerrah Prof. Dr. Serap Aykut Aka

ZİYNETİ KOCABIYIK’IN HABERİ –Kalp naklini gerçekleştiren ilk kadın Türk cerrah olan Prof. Dr. Serap Aykut Aka, 45 yıllık meslek hayatında 10 binden fazla kalp ameliyatı yaptı. Avucuna aldığı kalbin çırpıntısını her defasında ilk günkü heyecanla hissettiğini söyleyen Prof. Dr. Aka “Bütün meşakkatlerine rağmen kalbi çok sevmezseniz bu işi yapamazsınız. Elime aldığım her kalp bana çok ilahi şeyler hissettirir. Elimi sürdüğüm her kalbi önce severim ondan sonra ameliyata başlarım” diyor.

70 YAŞINDA 45 YILDIR AYNI HASTANEDE

Türkiye’de kalp cerrahisine adını altın harflerle yazdıran Prof. Dr. Siyami Ersek’in manevi kızı Prof. Dr. Serap Aykut Aka, 45 yıldır mesleğe başladığı ilk yer olan ve hocasının adını taşıyan hastanede kalp ameliyatları yapıyor. Bugün 70 yaşında olan Prof. Dr. Aka, aynı zamanda ‘Avrupa’da yapay kalp nakli yapan ilk kadın cerrah’ ünvanını da taşıyor. Bugüne kadar 100’den fazla yapay kalp cihazı takan, 1997 yılından bu yana 40’tan fazla kalp nakli gerçekleştiren, kalp cerrahisine insanların derdine derman olan yüzlerce asistan yetiştiren Prof. Dr. Aka ile Türkiye’de kadın kalp cerrahı olmayı ve organ naklini konuştuk…

Ülkemizde daha önce bir örneği olmadığı hâlde son derece cesur bir adım atarak, tıbbın erkek egemen bir alanında Türkiye’nin ilk kadın kalp cerrahı olmak için yola çıkan Prof. Dr. Serap Aykut Aka’nın bu kararı almasında Türkiye’de kalp naklini yapan ikinci kişi durumundaki Prof. Dr. Siyami Ersek etkili olmuş. 

TIP FAKÜLTESİNİ KALP CERRAHI OLMAK İÇİN OKUDUM

Bütün hayatı boyunca insanlara yardımcı olabilmek için çalışan ve bundan mutluluk duyan biri olduğunu söyleyen Prof. Dr. Aka, çocukluğunda mimar olmak istiyormuş. Ancak üniversite sınavında çok yüksek bir puan alınca ailesinin yönlendirmesi ile tıp fakültesine gitmiş. Prof. Dr. Aka “Mimar olmak istiyorum ama lisede okurken dünyada ve Türkiye’de ilk kalp nakilleri yapıldı. O haberlerin çıktığı bütün gazeteleri alıp sakladım. Mimar olmak isteyen biri neden o gazeteleri saklar; onu hayatımda hiç izah edemedim. Siz kaderinizin yolunu açabilirsiniz belki ama size bir yerden bir şeyler de gösteriliyordur. Belki de kalp cerrahı olmak benim için bir kaderdi. Her gece uyurken “Allah’ım bana başkalarına yardım edebilmenin mutluluğunu ver” der mi bir çocuk? Ben böyle dua ederek uyudum. Belki dualarım Allah tarafından kabul edildi. “Sen mimar değil de bu yolda gidersen mutlu olabilirsin” diye gösterildi bana. Tıp fakültesini sadece kalp cerrahı olabilmek için okudum” diyor.

KALP EN PAHA BİÇİLMEZ ORGAN

Bir kadın olarak kalp cerrahisi alanında ilkleri gerçekleştiren Prof. Dr. Aka, mesleğe girerken cinsiyetini hiç düşünmediğini söylüyor. Günün birinde mutlaka bir kadının kalp cerrahisi yapacağını ancak bu ayrıcalığın kendisine nasip olduğunu ifade eden Prof. Dr. Aka “Ben çabalarımla bu meslekte kadınların önünü açtım. Ancak hep bir kadın olarak değil, organ nakli gönüllüsü olarak ön planda olmak istedim. Bütün organ nakilleri değerli ancak kalp bunların içinde en paha biçilmez olanı. Çünkü yaşayan hiç kimse kalbini bağışlayamaz. Ne mutlu, hayatını kaybederken bir başka kişinin hayatta kalmasına vesile olana. Allah onlardan razı olsun” sözleriyle duygularını dile getiriyor. 

NAKİL HASTASININ GÖZÜNDE KORKU DEĞİL MUTLULUK OLUR

Ameliyata giren her hastanın gözünde “acaba tekrar odama dönebilecek miyim” diye bir endişe ve korku olmasına rağmen, kalp nakli gibi büyük bir ameliyata giden hastaların gözünde sadece mutluluk olduğunu söyleyen Prof. Dr. Aka “Ölümün kıyısında dolaşan o kişilere ‘Sana bir organ var. Bu gece seni nakle alacağız’ dediğimizde öylesine seviniyorlar ki, ameliyat olacak başka hiçbir hastanın gözünde böyle bu mutluluk görmedim ben. Hepsi ‘bugün benim düğünüm bayramım’ diyerek, çok büyük bir sevinçle gidiyorlar ameliyathaneye” diyor.

KALBİ NAKLETMEDEN ÖNCE BİR FATİHA OKURUZ

Nakil cerrahisi olağanüstü duygular uyandıran bir alan. Özellikle de kalp nakli yapan bir doktorun neler hissettiğini hep merak etmişimdir. Prof. Dr. Aka’ya bunu sorduğumda verdiği cevap, aslında onların nasıl yüce bir mesleği icra ettiklerini gösterdi: Belki insanlar bizi çok duygusuz, bu işi defalarca yaptığımız için rutin bir olay olarak gördüğümüzü, artık duygularımızın köreldiğini düşünüyordur. Asla öyle değil. Çünkü nakil yapacağınız hastayı yıllarca takip ediyoruz. Onunla bütünleşiyoruz. Bütün ailesini, hikâyesini biliyoruz. Yüzümüze bakarken bizden beklediği ümide tanık oluyoruz. Göğsünde fonksiyonları ileri derecede bozulmuş bir organ taşıyor. Kalp çıktığında, onunla konuşarak ameliyata alıyoruz. Onun harap olmuş kalbini çıkarıp kenara koyduğumuzda belki fazla bir şey hissetmiyoruz. Ama bağışlanan kalp odaya girip de elimize verildiğinde çok şey hissediyoruz. Bunlar kelimelerle anlatılacak gibi değil. Çünkü birkaç saat önce bir başkasının vücudunda atan kalp, artık göğüs kafesinden çıkmış ve biz onu başkasına takmak için almışız. Onu bağışlayandan Allah razı olsun. Kalbi masaya alır almaz ameliyathanede bulunan cerrahından anestezistine kadar bütün ekibin ilk olarak yaptığı bir şey var: Bunu bağışlayan kişinin ruhuna bir Fatiha okuyoruz… Kalbi elimize alıyor hem Fatiha okuyor hem de okşuyoruz o kalbi. Saygı gösteriyoruz. Bütün odadakiler bütün ekip dua ediyoruz. Nakil işlemi bittikten sonra hastamızın vücudunda atmaya başladığı anda bizi çok heyecanlandırıyor. Bu çok güzel bir duygu ama o atışın içinde hüzün de hissediyoruz. Çünkü asıl sahibi gitti ve şimdi kalp başka bir odada başka bir kişide çırpınmaya başladı. Çok mutlu oluyorum çünkü aylardır takip ettiğim hastam artık bu kalple yaşayacak. Fakat aslında o bir başkasınındı. Şimdi bu vücudun olacak. Ve bu kişinin hayatını devam ettirecek ama gerçek sahibi yok. Yani sevinç ve hüznün en dramatik şekilde yaşandığı yer orası olsa gerek.

HASTANEDEKİ ASİSTANLARIN HEPSİ EVLADIM

Kalp cerrahisine girerken, erkek egemen bir dünyada var olabilmek için fedakârlık yapmak gerektiğinin farkında olduğunu ifade eden Prof. Dr. Aka, bunun bedelini hiç çocuk sahibi olmayarak ödemiş. “Bunu başarabilmek için kadın olarak benden beklenen vazifelerimi yapamayacağımı yani çocuk sahibi olamayacağımı biliyordum” diyen Prof. Dr. Aka “Eğer vaktimi oraya ayırırsam bu defa cerrahide istediğim başarıyı gösteremeyecektim. Yolumu, geç evlenmek ve çocuk sahibi olmama düşüncesi ile çizdim. Çok sevdiğim ve mesleğimi yapma konusunda bana destek veren bir eşim oldu. Onu kaybettim ama ona olan sevgim ölene kadar devam edecek. Mesleğim için çocuk sahibi olmadım ama yetiştirdiğim bütün asistanlar ve onların dışında da çevrede hayatına dokunduğum kim varsa benim çocuğum oldu. Hepsini çok seviyorum. Allah onlardan razı olsun onlar da bana ‘annelik’ sevgisini tattırıyorlar. Hayatım böyle geçti. Pişman mıyım? hayır. Çünkü onlar da benim çocuklarım gibi” diyor.

HASTANEDEKİ ASİSTANLARIN HEPSİ EVLADIM

Kalp cerrahisine girerken, erkek egemen bir dünyada var olabilmek için fedakârlık yapmak gerektiğinin farkında olduğunu ifade eden Prof. Dr. Aka, bunun bedelini hiç çocuk sahibi olmayarak ödemiş. “Bunu başarabilmek için kadın olarak benden beklenen vazifelerimi yapamayacağımı yani çocuk sahibi olamayacağımı biliyordum” diyen Prof. Dr. Aka “Eğer vaktimi oraya ayırırsam bu defa cerrahide istediğim başarıyı gösteremeyecektim. Yolumu, geç evlenmek ve çocuk sahibi olmama düşüncesi ile çizdim. Çok sevdiğim ve mesleğimi yapma konusunda bana destek veren bir eşim oldu. Onu kaybettim ama ona olan sevgim ölene kadar devam edecek. Mesleğim için çocuk sahibi olmadım ama yetiştirdiğim bütün asistanlar ve onların dışında da çevrede hayatına dokunduğum kim varsa benim çocuğum oldu. Hepsini çok seviyorum. Allah onlardan razı olsun onlar da bana ‘annelik’ sevgisini tattırıyorlar. Hayatım böyle geçti. Pişman mıyım? hayır. Çünkü onlar da benim çocuklarım gibi” diyor.

HASTALARI ONA ANNE DİYOR

 Prof. Dr. Serap Aykut Aka’nın hastalar arasındaki ismi “anne”. Genci de kendinden yaşlısı da ona anne diye hitap ediyor. Bu hitabın kendisini çok mutlu ettiğini söyleyen Prof. Dr. Aka “Anne çok kutsal bir kelime. Anne dışında herkese söylenmez. Gerçekten çok yürekten anne dediklerine şahit oluyorum ve bundan gurur duyuyorum. Tabii ki hem yaşım hem kadın olmam itibarıyla anne diyorlar ama erkeklere baba demiyorlar. Belki kurulan diyaloglar, belki hayata yeni bağlanırken el ele verdiğimiz için öyle bir şey hissediyorlar. Nakil yapıp da evlenip çoluk çocuğa karışan kızlarım oğullarım da var. Onlar bambaşka bir mutluluk kaynağı” sözleriyle duygularını ifade ediyor.

FEDAKARLIK YAPABİLECEKSENİZ BU MESLEĞİ SEÇİN

İlk defa yalnız olarak yola çıktığı kalp cerrahisini şimdi çok sayıda kadın seçiyor. Bundan mutluluk duyduğunu aktaran Prof. Dr. Aka’nın, kadın meslektaşlarına da bir tavsiyesi var: Bazen iyi örnek miyim kötü örnek miyim diye düşünüyorum. Bir kadın eğer hakikaten çok fedakârlık yapabilecekse, bu mesleği tam icra edebilecekse seçmeli. Yoksa meslekte var olabilmek adına çok zorlanıyorlar. Arkalarında iyi bir aile desteği varsa yola çıksınlar. Aile belki onların yükünü biraz hafifletebiliyor ama benim kadar bağımsız ve bütün hayatını bu alana adayan bir kişi olmadı şimdiye kadar. Çünkü ben yalnız burada değil, Amerika’da çalıştığım zaman da kadın kalp cerrahı yoktu. Orada da dünyanın en büyük hocasıyla çalıştım ve kendisinden çok büyük taltifler aldım. Türkiye’yi temsil ettim, Müslüman bir kadının da kalp cerrahisi yapabileceğini, ailesinin buna izin vereceğini ve çok başarılı şekilde icra ettiğini gösterdim onlara. Bu da bana nasip oldu. Söylemek istediğim o dur ki, benim kadar bağımsız olabilirlerse yapsınlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir